Scroll Top
Ataşehir, 8215/2. Sk. no:1/A, 35000 Çiğli/İzmir

Varoluşçu Terapi

VAROLUŞÇU TERAPİ

VAR OLUŞ ÖZDEN ÖNCE GELİR NE DEMEKTİR?

Var olmak, kişi doğduğu andan itibaren başlar ve ölene kadar devam eder. Bu sürede yaşanan, düşünülen, hissedilen, tercih edilen ya da edilmeyen her şey bizim bir parçamızı oluşturmaktadır. Bu açıdan önce var oluruz, sonra her birimiz kendi özümüzü oluştururuz.

Her bir anı, yaş, kişi, sosyal çevre, aile ya da tüm bunların dışında toplumsal kurallar benliğimizin bir parçası, kendimiz ve hayatı algılama şeklimiz haline gelir. Yıllar ilerledikçe özümüz değişir, dönüşür, başkalaşır fakat temelde ‘ben’ olmaya devam eder. Bunu daha çok değişen ya da yeni eklenen kimliklerimizle var olma çabamızda görebiliriz (anne/baba olmak, evlenmek, boşanmak, işe girmek ya da işten çıkmak vb). İnsan, var olmayı sürdürürken bunlar gibi içinde pek çok değişkeni barındırsa da ortak olarak ‘ben’ e sahip olmaya devam etmektedir. Önemli olan benliğimizin parçalarının olmaması durumunda hala ben olup olmamamızdır (eş olmasam da ben olmaya devam edebiliyor muyum?). Bu durumda terapi odasında gündemde olan her şeyin içinde ‘ben’ in ne durumda olduğunu konuşmak gerekmektedir.

Varoluşçu terapi kişiyi bir bütün olarak görür, parçalara ayırmaz, hiçbir şeyi geri plana atmaz. Geçmiş anılarımız, şimdide olanlar ve gelecek planlarımızın hiçbiri diğerinden daha önemli ya da önemsiz değildir. Her biri eşit değere sahiptir. Ona göre seans odasına gelen her unsur; ‘ben’in bir parçası olduğunu düşünüldüğü için oldukça mühimdir. Terapist önyargısız bir şekilde odada bulunmaktadır. Danışanı esas alır, onu tanılara sıkıştırmadan anlamaya çalışır, öznel deneyimini ön planda tutar. Yaşam içindeki tüm olan biteni kişilerin nasıl algıladığı ile ilgilenir. Bu açıdan bakıldığında kişiler ‘sorun’ olarak gördükleri ne yaşarsa yaşasınlar bu terapi ekolünden faydalanabilmektedirler.

Oldukça konuşulan ve dikkat çeken bir konuya bu noktada değinmekte fayda var; sanılanın aksine Varoluşçu Terapi, tanı konulmasını ve buna bağlı olarak medikal tedaviyi reddetmemektedir. Savunduğu sadece; danışanı sıfatlardan, kalıp bilgilerden ve önyargılardan arınmış bir şekilde dinlemenin önemidir. Ona göre kişiler ancak bu şekilde gerçek anlamda tanınabilir. Önceliğin anlamaya verildiği bu yaklaşımda, herkeste geçerli olduğu düşünülen kalıp yöntem ve teknikler kullanmayı tercih etmez. Kişinin getirdiği konulara ya da sorulara cevaplar vermek, danışana ‘müdahale’ etmek yerine; doğru sorular sorarak danışanın ‘kendisi’ ile karşılaşmasını hedefler. Soruların cevapları ise danışandadır. Bu bakımdan Varoluşçu Yaklaşım terapist ve danışanın işbirliği içinde çalışmasının gerekli olduğunu vurgular.

Varoluşçu Terapi Yöntemi Hangi Yönleriyle Diğer Terapi Yaklaşımlarından Ayrılmaktadır?

Her bir yaklaşım, birbirinden daha değerli ve etkilidir. Bu konuda birini diğerinden daha önde tutmaktan ziyade terapiye başvuran kişilerin hangisine daha yakın hissettikleri önemlidir. Bu açıdan terapiye başlamadan ve terapist tercih etmeden önce iyi araştırma yapılması önerilmektedir.

Bu bakımdan Varoluşçuluk,

  • Tanı kriterlerini önemser ama esas almaz.
  • Yönlendirilmemiş bir yaklaşımdır. Yöntem içinde teknikler yoğunlukta değil, betimleme yoğunluktadır.
  • Felsefi bir yaklaşımdır. Bu nedenle tanılar göz önüne alınmadan kendini, hayatını, yaşamı sorgulayan herkesin başvurması mümkündür.
  • İlişkileri, kişinin dünya ile ilişkisini ve içsel süreçlerini kapsar.

Terapinin Konusu Ne Olmalıdır?

Varoluşçu Terapi’ de seansın konusu, kişinin paylaşmayı tercih ettiği her şey olabilir, terapi odasında özgürlük esastır. Kişiler belirli nedenlerle başvuru yapmakta ve üstesinden gelmekte zorlandıkları konularla ilgili terapiye gelmektedirler. Bunları konuşmanın yanında kişiyi o güne kadar getiren ve var olmasını sağlayan her bir deneyim oldukça önemlidir. Odada dile getirilen her şey danışana dair ve önemlidir. Terapist bu noktada konumlanır, yönlendirici ya da itici güçte değildir. Bu nedenle kişi kendini zorlanmış hissetmez, terapistinin eşliği ile birlikte pek çok konuya rahatlıkla bakabilir.

Kimler Varoluşçu Terapi ile Çalışılabilir?

Ergen ya da yetişkin fark etmeksizin herkes varoluşçulukta kendisinden bir şeyler bulabilmektedir. Bu konuda hiçbir sınırlama olmamasıyla birlikte çocuklarla ve ebeveynlerle de çalışılması mümkündür. Çünkü varoluşçuluk bir yöntem olmanın ötesinde bir duruş ve terapistin özümsediği bir yaklaşımdır.

Ergen Terapisi ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak için tıklayınız.

Yetişkin Terapisi ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak için tıklayınız.

Varoluşçu Terapi Ne Kadar Sürer, Ne Sıklıkla Gerçekleştirilir?

Yönlendirilmemiş bir yaklaşım olması dolayısı ile Varoluşçu Terapi’ de herhangi bir süre belirtilmesi mümkün değildir. Burada hem her gelen kişilerin biricikliği hem de terapinin yöntemi etkilidir.

Genelde haftada bir sıklıkla görüşmeler gerçekleştirilmektedir. Bu sıklık, terapi sürecinin sağlıklı sürdürebilmesi için gereklidir. Bazı durumlarda haftada birden fazla görüşme gerçekleştirilebilir. Bu gibi durumlarda terapist, gelen kişi ile bu durumu konuşur ve sürecin sıklığına beraber konuşularak karar verilir. İki ya da üç haftada bir görüşme sıklığı ise genelde sürecin sonlarına doğru tercih edilmektedir.

Varoluşçu terapi ile ilgili blog yazılarını okumak için tıklayın.